Çarşamba, Ağustos 30, 2006

Tirilye/Zeytinbagi


Bu sefer bir haftasonu gezisinde degiliz… Gezimizin haftaicinde olmasini gectim, ustelik haftanin tam da ortasindayiz ! Carsamba gunundeyiz… Gunun anlam ve onemine yonelik programimiz belli... Tirilye’yi kesfe cikacagiz… Zafer bizimdir ! Basliyoruz !
Kuzeybati istikametinde ilerleyecegiz… Bursa-Izmir Yolu uzerinde yaklasik 1.km’de Mudanya’ya giden yola sapiyoruz… Yolu takip ederek yaklasik 30 km sonra Mudanya Ilcemize variyoruz… Kumyaka Koyunu gecmek uzere Karacabey yolu yonunde yine dumduz ilerleyerek yaklasik 10 km sonra Tirilye’ye variyoruz…



 

Tirilye eski nufusunun cogunlugu Rum olan bir deniz koyu… Osmanlilar tarafindan bolge fethedildikten sonra (yaklasik 1300lu yillarin ilk yarisi) zaman icinde, savaslardan sonra Rumlar yavas yavas bu topraklardan ayrilmislar ve Yunanistan’a goc etmisler… Kurtulus Savasindan sonrada bolgedeki nufuslari iyice azalmis…

Koyun adi nereden geliyor dersek bircok belde de oldugu burada da birkac rivayet var… Bir tanesi deniz koyu olmasi ile ilgili… Barbunya baligi; Helence’de “trigleia” olarak ifade ediliyormus… Bolgede de balikcilik ve barbunya baligi yaygin oldugu icin bu ismi almis… Bir diger rivayet tarihi dokusu ile ilgili… Bursanin bir baska eski Rum yerlesim beldesi olan Iznik’ten aforoz edilip buraya gelen Aya Yonni, Aya Yorgi ve Aya Sorti isimli 3 papaz oldugu ve Rumca 3 papaz anlamina gelen isimden turedigi yonunde… Yani papazlar papaz olmuslar konsulle fikri ayriligina dustukleri icin ! Ehhehehhh :):):) Espri yetenegimizi sonuna kadar kullaniyoruz, dibine kadar! ne cikarsa artik bahtiniza; bazen iyi bazen kotu :) Tri (uc) + Ilya (papaz) = Tirilya !

1963 senesinden beri de yeni ismi olan Zeytinbagi ismi kullaniliyor… Bu ismin secilmesindeki etken de zeytin agaclarindan kaynaklaniyor. Bolgede ciddi bir zeytincilik faaliyeti sozkonusu… Hatta oyle ki; dunyaca unlu Tirilye Zeytin cesidi bu bolgede yetisiyor. Zeytinlerin oldukca rahat yetistirildigi ve faaliyetlerinden yuksek verim alinan Akdeniz kiyilarinda bu zeytin cesidi ne yazik ki yetistirelememis, bu bolgeye has kalmis. Unlu Tirilye Zeytini; ufacik bir zeytin… Cekirdegi de minicik… Ust kismi dumduz degil; kiris kiris… Cekirdek ve zeytinin etli kismi birbirinden kolaylik ayriliyor ve yerken hic zorluk yasamiyorsunuz. Tadi da mukemmel ! Tabii zeytincilik faaliyetleri arasinda zeytin yagi uretimi de var. Zeytinbaginin bir baska ayagida sarapcilik ! Evet, yanlis duymadiniz ! Bolgede cok eskilerden kalma bir gelenek halince saraplar uretiliyor… Bakus Sarap’ta bircok sarabin tadina bakabilirsiniz o sicacik atmosferiyle…


Koyluler oldukca icten… Oldum olasi balikci koylerini dag koylerinden daha cok sevmisimdir… Nedense bana bu tur yerlerin halki daha farkli geliyor… Belki bu benim cevreyi gezerken gordugum ve gordugum andan itibaren gozumun hep takildigi mavi sudan da kaynaklaniyor olabilir. Koy kahvelerimiz yine vardi… Artik unuttugumuz ufak bakkallar… Seyyar saticilar… Sokakta birbirlerini kovalayan cocuklar… Bisiklet kullanan gencler…
 
 
Sokaklardaki evler muhtesem ! Sehir hayatinda o kadar cok ozluyor ki insan bu tur evleri… Bazen dusunuyorum, istiyorum… Boyle bir ev… Yorgunluktan kacip kurtulmak icin… Illa ki fiziki bir yorgunluk degil… Dinlenmek icin… Yenilenmek icin… Fazla hizli giden hayati kisa bir sureligine de olsa slow motion modda takip edebilmek icin…
 
 
 
Arnavut kaldirimli sokaklar… Kerpic evler… Cumbali… Renkli boyali… Kutu kutu pencereler… Cogu da tarihi ev… Zaten bolgedeki bircok ev tarihi miras olarak koruma altina alinmis ve restorasyonlari yapilmis… Koylulerde kendi evlerini orijinal ruhlariyla koruyorlar…
 

Kucukken cok kucukken, cocukken gitmistim… O zaman aldigim hazzi hala hatirliyorum… Koy evinde yedigim yumurtali ev eristesini, bindigim bisikleti, yaptigim yuruyusu, meydandaki agaci… Bu gezi tam da gunun anlam ve onemine uygundur. Zafer! Kendi zaferlerimiz!
 
Kasabada her iki kultur icin de tarihi yapilar mevcut… Manastir, kilise, eski kilise yeni cami, hamam, mektep…
Sokaklarda yurudukten sonra… Tarihi yapilari gezdikten sonra… Sira kiyiya inmeye geliyor… Cok uzun bir sahil bandi yok… Belki de boyle olmasi da guzel… Sadece kendine ait oluyor kasaba bu haliyle… Kiyidaki balikci restoranlarinda balik keyfi yapabilirsiniz…
Bizim duragimiz meshur “SekerEv”di… Meydandan deniz kiyisina dogru saga donup kiyiya sorgu ilerliyorsunuz ve sol taraftaki ikinci restoran… Leyla Hanim ve Hakki Bey; emekli olduktan sonra kiyidaki diger 1-2 yer gibi suan restoran olarak kullanilan uc katli eski bir evi restore ettiriyorlar… Uzun yillar sonrasinda da bu keyifli “sekerev” olusuyor…
Emeklilik icin ne de rahatlatici ve yasami yudumlayici bir sey bu ! Deniz karsinizda… Balik yaninizda… Zeytinyagi sofranizda… Ve siz kendi evinizde, kendi mutfaginizda bircok dost agirliyorsunuz !

Leyla Hanim emeklilikten sonra hizmet isini hic de oyle hafife almamis; ilgili kurslara, egitimlere katilmis… Belgelerini almis… Yemek sirasinda bize hizmet eden calisanlarini bile kendilerini yetistiriyorlar… Hakki Bey baliklarini icecek dolaplarinda ozel olarak sakliyor… Cunku bu dolaplarin sifirin altina sogutmadigini soyluyor… Boylece balik asla! donmuyor… Ve en fazla 2 gun bu dolaplarda tutuluyor… Salatalar taze taze yapiliyor… Hic bir yesillik onceden kesilip hazirlanmiyor… Karidesin sosu, kalamarin sosu taze taze ve porsiyonluk hazirlaniyor… Hani onceden bolca hazirlanmis soslar kullanilmiyor… Cunku miktar degisince kivam degisiyor ve Leyla Hanim bu konuda cok titiz !

Soframiz unlu Tirilye Zeytini ve zeytin yagi ile aciliyor… Kekik ve kirmizi pul biberle tatlandirip size ozel citir citir ekmekleri sosuna banip zeytinleri yiyiyorsunuz… Bu arada hemen ozel hazirlanmis kocaman bir salata tabaginiz geliyor… Yaninda 1-2 soguk meze… Hersedeki patlicanlarin rengine bakarak ic geciriyorsunuz… Karidesiniz ve kalamariniz esit zamanlarda geliyor… Ve Hakki Bey goz ucuyla sizi izliyor biter gibi olunca ozel hazirlanmis levreginizin masaniza gelmesini isteyecek cunku ! Hemen servisi yapan arkadas limonlu maydonuzlu sosuyla baliginizi sereflendiriyor ve siz hoooop bitiriyorsunuz !

Aldiginiz keyif bununla bitmiyor… Orta sekerli Turk kahvesi ikramiyla Leyla Hanim ve Hakki Bey masanizda sizinle sohbet ediyor… Yeni dunyaya gelen torunlarini, onu nasil kucaklarina aldiklarini, nasil yikadiklarini, bahcelerinde cicekleri, aldiklari turizm belgelerini… Paylasiyorlar sizinle…

Tirilye keyfiniz devam ediyor ! Son kez buyuk bardakta, ajda bardakta tavsan kani caylarinizi yudumlamadan denize karsi; donmek yok Bursa’ya ! Kiyidan meydana dogru cikip Karacabey tarafina yoneliyorsunuz ve tepede unlu ve tarihi Camli Kahve’ye ugruyorsunuz… Iste tum deniz, tum Tirilye ayaginizin altinda… Muazzam bir cay bahcesi… Ruzgarin size vurmasini engellemek icin cam panelleri var kiyidaki masalar icin… Kocaman bir agacin golgesi altindasiniz ! Ve yine son derece modern sarkilar ! Ingilizce sarkilar ! Ve hepsi de su klasiklerden ! Ister bahcede oturun ister biraz disarida sanki blok blok ozel yapilmis yesillikler icindeki banklarda !

Artik donmeyeliz… Aksam oluyor… Bu gidisle burada kalacagiz… Donuse geciyoruz :) Yavas yavas ilerliyoruz… En sag seritte… Denizi, gokyuzunu, dagi icimize cekiyoruz… Yol uzerinde aldigimiz meyvelerimizi yiye yiye donuyoruz… Aciyoruz radyomuzu ! Sarkilari bagira bagira soyleye soyleye donuyoruz… Zafer bizimdir !

Zafer Bizimdir !

Her zaman oldugu ve olmasini istedigimiz gibi bir cumleyle bitiriyoruz yazimizi; bir baska yerde bulusmak uzere!

Sevgilerimle.







Pazartesi, Ağustos 28, 2006

Kuzum yoksa sen balik misin?

eğer bir ors isen sessiz ol; yok eğer cekic isen siki vur...
 

Tavuk mu yumurtadan cikti, yoksa yumurta mı tavuktan demeyecegim… Malumunuz uzere gecti artik bunun modasi…
Ama baliklar mi alik olur, yoksa aliklar midir balik olan deyip yine dokunduracagim yumurta-tavuk meselesine… Oldu da bir cikis noktasi bulursam horoz gibi “benden cikmadigi kesin” diye; sonuca ulasabilecegim bu derin felsefe karsinda !
Havalar biliyorsunuz pek bir sicak gidiyor su gunlerde… Sicak olan havalar midir bizler miyiz bunu da pek kestirebilmis degilim ! Birseyler sicak ama; aramiz mi sicak yoksa? Buyrun bir de buradan yakin! Yaniyor muyuz kuzum? Yoksa yakiyor muyuz? Bir kivilcim mi bu arayi isitan, yoksa herseyi yakip kavuran kul eden bir alev mi?
Kuzum ne olacak biliyor musun bu gidisle; izgara balik olacagiz ! Alik-malik hak getire olacak yani… Hikaye olacak yani !
Canim cigerim balik burcum pek bir espri konusu bu alik meselesinde… Tamamdir; sakin bir burctur… Sessiz olmayi sever… Hayal kurmayi sever… Dusleri sever… Ruyalari sever… Hulyalarda olmayi sever… Ayaklarinin yerden kesilmesini sever… Mutlu olmayi sever… Duygulari sever… Sevmeyi sever… Sevilmeyi sever… Herseyi sever… Otu da sever b.ku da sever:) Bortuyu de sever bocegi de sever… Sevmeyi sever iste… Bir de Seray Sever (Kim yazar; gonul yazar gibi oldu… Ama idare ediverin iste, her espri entel-dantel olacak degil ya… Cok mu takildiniz espriye, dewam edin o halde yaziya tatlim)
Bu mudur bu gariban burcu alik yapan !
Yoksa balik-alik kafiyesinde mi gizlidir bu mubabettin sirri….
Kuzum; soyler misin bana… Kac balik tanidin alik olan… Simdi diyeceksin sazansiniz siz; herseye atliyorsunuz, sizden iyi alik Sam’da kayisi diye… Kuzum; sazan baliktir ama her balik sazan midir?
Geldik iki balik bir araya… Oldu mu aligin alasi ! Sinerji dogdu, fazla enerji dagitti ! Hooop baglar koptu ! Olsun varsin; muhabbet izgarada bitecek demistim; 2 duble raki, 1 parca beyaz peynir, 1 tabak kavun, 3-5 sap roka… Toparlar yine dagilan aliklarimizi !
Dagilan aliklarimiz dedim de; aklima geldi… Su sazan olayina geri donsek… Sazanlarim benim… Biraz da sizin kulaklarinizi cinlatsak?! Desek ki; balik; aliktir, peki her alik da balik midir?
Kuzum yoksa sen alik misin? Anlasilan o ki; oylesin… Nerde yasarsin sevgili aligim… Tatli su aligi misin, tuzlu su aligi mi? Yoksa seni akvaryuma mi kapattilar; ozel bakim deyip kandirdilar… Ya da kavanozda mi yasiyorsun, sahibin 3-5 gunde bir suyunu degistiriyor… Yoksa kadehte bogulan bir alik misin?
Kuzum yoksa sen balik misin?
Oyleyse; yerim ben seni ham ham !!!
Unutmadan; sarkimizdaki sozleri de hatirlatalim yeri gelmisken:

We just poked a little pie,
For the fun that people have at night
Late at night don’t need hostility
The timed smile and pause the free

Cup of tea take time to tihnk yeah
Time to risk a life a life a life
Sweet and handsome soft and porky
You pig out ‘til you’ve seen the light
You pig out ‘til you’ve seen the light

Ne demistik en son? Oyleyse; yerim ben seni ham ham !!!

Pazar, Ağustos 27, 2006

Sansarak Kanyonu


 .
Yazin ilk yuruyusunu gerceklestirdik ! Yuppi bize !
.
.Bu yaz cok sicak gecti… Yine sicak bir Pazar gunu olacak derken; yollar Sansarak Kanyonu’nu gosterdi ! Hazirlandik hemen… Cantalarimizi hazirladik… Dereden de yuruyecegiz diye aldik yanimiza mayolarimizi… yedek ayakkabilarimizi… kiyafetlerimizi… sapkalarimizi… Doldurduk yiyeceklerimizi yanimiza… hazirladik susamli ekmekli ton balikli sandviclerimizi… konserve misirimizi… kirmizi biberimizi… meyvemizi… green teamizi… ice teamizi… hatta cokanatlarimizi ! :) Sirtladik cantamizi, koyulduk yola !
.
Bu sefer guzel Bursamizin baska bir yonune dogru yola koyulduk… Yakindir Bursamizi dort bir yandan kesfetmemiz !
.
Bursamizin kuzeydogusuna dogru ilerliyoruz… Iznik ilcemize varacagiz ! Sonrada tepedeki Sanrarak Koyune ulasacagiz !
.
..
Once biraz cografi bilgi :) Iznikten baslayalim… Bu sefer yolumuz daha uzak… Yaklasik 70-75 km yol yapacagiz gol kenarina kurulmus cinileriyle unlu Iznik’e ulasabilmek icin… Haydi baslayalim !
.

.
Bursa-Yalova Karayolunda ilerliyoruz… Iznik, Bursa istikametinden gelise gore sag tarafta kaliyor… Gemlik’i geciyoruz… Orhangazi’ye geliyoruz… Iznik (Nicaea) tabelasindan saga sapiyoruz, ve ilerliyoruz… Dar asfalt bir yolda uzunca sure gidiyoruz… Yolumuzun baslangic kismi sagli-sollu zeytin agaclari ve tarlalar ile kapli… Gol kiyisina yaklastikca ise solumuzda gol, sagimizda agaclar yolumuza devam ediyoruz… Golun kiyisinda kayiklari, martilari, yuzen cocuklari gorebilirsiniz… Bu dar yolda yaklasik 35-40 km ilerliyoruz ilce merkezine ulasmak icin… Yol boyunca bircok koyu geciyoruz; Golyaka, Soloz, Narlica, Golluce…
.
.
Daha sonra tepeye dogru tirmaniyoruz… Hedef: Sansarak Koyu ! Virajli kivrak yollari da asiyoruz kivrila kivrila… Ne muthis bir manzaradir bu anlatamam ! Bursamizi hep Uludagin eteklerin gormeye alismisiz… Bu sefer perspektif farkli… Samanli daglarindan bakiyoruz Bursamiza… Bu sefer Bursa farkli ! .

Yolumuzda sadece zeytin agaclari yok… seftali bahceleri… uzum baglari… biber tarlalari… domates tarlalari… fasulye tarlalari… 2 katli kerpic evler… pencerelerinde bos tenekelere ekilmis renk renk cicekler… yolda bi anda karsiniza cikan tavuklar… yol kenarindaki cesmede su dolduran koylu kadinlar… traktoruyle yaninizdan gecen koyluler… birbirini kovalayan ustu toz icinde kalmis cocuklar… Tertemiz bir hava… Sakin bir ortam… Burada herseye tepeden bakabilirsiniz ! :):):) Cunku yeteri kadar tepeye cikiyoruz !
.

.
Yaklasik 15 km kadar yukariya cikiyoruz, artik 1.000 metre yukaridayiz ! Coook eski bir dag manav koyune ulasiyoruz: Sansarak koyu ! Iste bizim yerimiz ! Yaklasik 500 yillik koy… Samanli Dağlardan Kozpinari Daginin iki tepesi arasinda kurulmus Sansarak Koyu… Minicik bir koy… (yoksa degil mi?) Yaklasik 100 hanenin ve 400-500 kisinin oldugunu soyleniyor…
.

.
Koyun ismiyle ilgili birkac rivayet mevcut… Bunlardan birincisi; koyde sansar coklugu varmis ve bu nedenle koye “sansarak” ismi verilmis… Bir diger rivayet ise; koyde Osmanli doneminde sarı ve beyaz kısraklar yetistirilirmis savaslar icin… Gunlerden bir gun bir savas donusunde Timur ordulariyla bu bolgeden gecer… Cesmede sari bir kisrak gorur… Bolgeye hemen isim verirler… Sarikisrak daglari ve Sarikisrak koyu diye… Sonrasin da ise Sari kisraktan da “sansarak” ismi dogmus… Bir digeri ise; yine atlarla ilgili… Gunun birinde sari bir kisragi olan bir Turkmen delikanlisi buralara gelmis ve yerlesmis… Kisragindan dolayi “sansarak” oluvermis koyun adi… Anlasilan o ki sansarak ismi; sari kisraktan geliyor bir sekilde…
.
.
Koy iki tepe arasinda kuruldugu icin orman icinde ilerledikten sonra dagdan akan derenin icinden gectigi bir kanyonu var: Sansarak Kanyonu…
.
.
Koyun hemen akabinde yol uzerinde bir patikadan ormana giriyoruz… Muthis bir manzara!
.
Yemyesil agaclarin icinden keciyolundan ilerliyoruz… Toprak nemli… Az onceki sicakligi artik hissetmiyoruz… Cesit cesit bitkiler var etrafimizda… Parkurumuz simdilik rahat… Bir orman yuruyusundeyiz… Muthis bir huzurla ilerliyoruz !
.
.
Ama! O da ne !!! Keciler var ormanda! Oglaklar, kuzularda var ! Bunlarin isi ne burada?! Ne kadar da sevimli bir goruntu… Sehirden gelmisiz… Sicak yollari asmisiz… Kilometrelerce ilerlemisiz… Virajlari asmisiz… Yolda asmalardan bir salkim uzum koparmisiz… Keci yolundan ilerleyerek ormanin icine varmisiz, veee tam bir doga goruntusu ! Kecileeerrr… oglaklaaarrr… koyunlaarrr !!! Bu bir dus olmali ! Ki oldu da walla ! :):):) Cunku karsimiza bir coban kopegi cikti… Az asagisinda da bir kangal ! Ve Coban Mehmet ! Kopekler bizi gorunce huysuzlasti… Havlamaya basladilar… Bizim yawaş yawaş ve buyuk bir sakinlikle yurudugumuz patikada hizli hizli bir oraya bir buraya kosmaya basladilar !
.

.
Aman Allahim! O da ne?! Artik keciler hic de sewimli degiller… Onlar niye kosuyor? Yok ki ne yurumeye ne de kacmaya bir yer ! Adim atacak, iki kisinin yan yana yuruyecegi bir alan yok ki ! Daracik ve kanyona inen bir patika ! Yesil agaclar nerede?! Kimin gozu goruyor ki artik bunu ! Hehhehe…. Ne yalan soyliyeyim… Bu kismi birazcik korkunctu ! Ama grubumuzun cesur cengaverleri kopeklerden, kecilerden, oglaklardan kuzulardan bizi koruyup guvenli dere kiyisina indirdiler… :)

.
Kiyiya gelince soyle bir soluklandik… Nasil bir telas yasandi :) Soguk suya ayaklarimizi soktuk… Bir agac kutugu bulup uzerine oturduk… Yada suyun kenarina coreklendik :) Grup toplandiktan sonra basladik kanyon yuruyusumuze!
Basliyoruzzzzz !!!
.
Dereden yukariya dogru yuruyoruz… Yolun yaklasik 7 km oldugu soylendi… Biz de arada molalarimizda nerdeyse bi 5-6 saat yuruyus yaptik… Derenin baslari ufak taslardan olusuyor… Yuruyus kolay… Suda cok fazla yurumuyorsunuz… 1-2 metre yukarisindan dereye paralel tas tepelerinden yada yer yer topraktan yuruyorsunuz… Ancak ilerledikce taslar buyuyor ve minik birer kaya halini aliyorlar… Ilerleyen kisimlarda da onlar artik devasa kayalar olacak! :)
Kayalarin uzerinden atlaya atlaya gidiyoruz… Bazen derenin icinden gidiyoruz… Gezimizi Agustos ayinda yaptigimiz icin tepedeki kaynak nispeten kurumus… Bu nedenle suyun debisi dusuk… Bizi zorlamiyor… Soguklugu ise o sicakta mukemmel !
.

Ilerledik… Ilerledik… İlerledik… Ve buyuk kayalar arasinda dogal gollere ulastik ! Icinde yuzulebilen derin havuzcuklar! Buz gibi su… Yaniniz sarp kayalar ! Az yukariniz yemyesil orman ! Tam tepeniz masmavi bir gokyuzu ! Birinci havuzda su yuksekligi azaldigi icin burada mola vermiyoruz… Biraz daha yukariya tirmanip diger havuza ulasiyoruz…
.

Tamamdir ! Mola yeri ! Mayosu olanlar cuuup soguk dag suyuna ! Gerci ben de mayo yoktu, ne yazik ki ben katilamadim… Ama yuzenler, ah o yuzenler! Cuup cuuup suya atanlar kendilerini !
.
.
Mola yerimizde ayni zamanda yemek molasi da vermis olduk… Havuz sefamiz! bittikten sonra cantalarimiza sarilip cikardik sandviclerimizi… Ates yakalim, ates yakalim diyen arkadaslar sanirim daha sonradan o parkurda hic de mangalin tasinamayacagini anlamislardir :)
.
.
Son kez havuz keyfi yapildiktan sonra yolumuza dewam ediyoruz… Buraya kadar kocaman kayalar vardi… Onlarin ustunden atladik… Biribirimizi takip ettik… Tirmandik… Adimlarimizi capraz atip kayanin diger tarafina gecmeye calistik… Artik bu yoruculuk bitmeliydi… Adrenalin bu noktada artik azalmaliydi… Havuz keyfinden sonra, yemeklerden sonra daha rahat bir yuruyusumuz olmaliydi… Amaaaa ! Olmadi ! Kayalar ! Devasa kayalar ! Sular daha yukseldi… Offf ! Her adim atisimda bir sonraki kayayi nasil gececegimi dusundum… Evet grupta zip zip hemen ilerleyen arkadaslar vardi… Ama ben:( anca oldu iste !
.
.
Oyle bir noktaya geldik ki ! Ki iste en nefret ettigim yer oldu… Ilerliyorsunuz ama bi anda tam karsiniza boyunuz kadar yuksek bir kaya cikiyor… Asmak zorundasiniz… Sol tarafiniz dere… Gecemezsiniz… Minyatur selalesi var… Sag taraf kayalardan olusan bir tepe… Haydaaa ! Nasil gecicez burayi… Duvar burasi duvar ! Haahhh ! anladim… Kayada cikintilar var… Oralara basacagiz…
.

.
Ahhh ! Evet hemen yukarida bir agac dali var… Onu kavrayacagiz… Adimlarimizla kendimizi yukseltirken agac dalindan kuvvet alip kendimizi cekecegiz ve kayanin ustune tirmanmis diger arkadasimiz bizi kavrayacak !
.

.
Niye bu boyle olmadi ! :(:(:( Bu noktada kendimden utaniyorum arkadaslar ! Ben burada zorlandim… Zaten tirmanirken su duvari! ayri bir kabiliyetsizlik ornegi sergiledim… Ustune ustluk o kayayi tirmandiktan sonra diger taraftaki karsi kayaya atlamak gerekiyormus, bunu da sonradan fark eden ve atladigi an ayagi topraktan kayip iki kaya arasindaki yine minyatur bir yariktan kayan biri olarak sanirim butun yeteneksizligimi sergiledim ! Bunun icin cooook utaniyorum, coook! Beni bagislayiniz… Kayarken gercekten cok korktum… Ama tutamadim kendimi…
.
.
..
Allahtan bir agac dali cikip onume beni durdurdu ve kayalarin arasinda sabitlendim ve de tepedeki arkadalarim bi sekilde beni tumaya calistilar… Biliyorum en az benim kadar korktunuz, ve belki de kaydigim icin kizdiniz… Benim icinde guzel bir an olmadi… Kurtardik kendimizi velhasil! Yola devam… Bu sefer daha dikkatliyiz!Yuruduk… Yuruduk… Yuruduk…
.
.Veee; bir duzluge geldik ! Degirmen burasi! Eski bir degirmen! Fazla birseyi kalmamis ama zorlu bir parkurdan sonra yemmmyesillll cimenler… Ohhh ! Degirmen icinde yasli bir amca… Yaninda da kopegi findik… Vee cimenlere yatip dinlenen bizler! Az ilerimizde de inekler :):):)
.
..
Dinlenip, yolda goz hakki diye topladigimiz uzumlerimizi ve cantalarimizdaki son buskuvilerimizi de yedikten sonra suyun sig kismindan karsi tarafa geciyoruz… Vee; gelisimize benzer bir patikadan yukariya tirmaniyoruz… Artik hava isinmaya mi basladi… Yoksa yorgunluktan mi sicakligi hissediyoruz bilmiyorum… Guzel bir ikinci keciyolu yuruyusu ile yolun tepesine cikiyoruz… Yoldan da asagiya arabalarimiza dogru yuruyoruz….
Ve artik arabalarimizdayiz… Tozlanmis, islanmis ayakkabilerimiz, kiyafetlerimizi yedeklerimizle degistirip donuse geciyoruz….
.
.
..
. .
Cikistaki virajlari bu sefer hizli hizli atlayarak son bir manzara keyfi yapiyoruz… Iznik’e geliyoruz… Tarihi ilcenin muzesini geziyoruz… Gol kenarinda misir alip yiyoruz… Cay bahcesinde yorgunluk caylarimi yudumluyoruz…. Ve artik Bursa bize goz kirpiyor aksam saatlerinden…
.
Bittiii ! Bu kadar ! :)
Bir baska gezide bir arada olabilmek dilegiyle…
Sevgiler!

Perşembe, Ağustos 24, 2006

aslinda ne gelisindi beni heyecanladiran; ne de gidisindi uzen...

yasamimizda her etkinlik ebediyen titresecek bir tele dokunur...

Aslinda ne gelisindi beni heyecanlandiran; ne de gidisindi uzen…
Uzen birseyler vardi ama bu gidisin degildi… Gelmeyisin ise hic degildi… Sadece garip bir huzun cokmustu yuregime o kadar… Neden bilmiyorum… Ama birsey uzmustu beni… Burkmustu yuregimi…
Sen mi hakliydin ben mi… Bunu da bilmiyorum… Ama birak sen hakli olasin… O kadar yorgunum ki bu konuda… Hesap yapamayacagim… Bu sefer herseyi sana birakacagim… Hicbirseyi dusunmeyecegim… Ne hakli olmayi… Ne hakli olmani… Ne haksiz olmayi… Ne de haksiz olmani… Bu sefer benim icin farkli olacak… Bu sefer sen farkli olacaksin… Hicbirseyi seninle irdelemeyecegim…
Suan ne yapiyorsun bilmiyorum… Ne dusunuyorsun bilmiyorum… Ama biliyorum ki ince planlar pesindesin… Onceden olsa belki… Ama simdi degil… Onceden olsa… Takip edebilirdim… Anlamaya calisabilirdim… Uzerinde dusunebilirdim… Karsilik verebilirdim… Ama simdi degil… Hem de hic degil… Bunu yapmayacagim… Hele bunu seninle hic yapmayacagim…
Kolay olmadi… Ne senin icin ne benim icin... Kolay olmadigi icin zaten ben bunlari yaziyorum… Zorlama oldu ne geregi varsa… Sanki yasami elimizde istedigimiz gibi tutabiliriz de; boyle bir luks icinde davrandik… Oysa ben o kadar iyi ogrendim ki avucumun icinden akip gittigini… Hicbirseyi yapamadigimi… Oyle bakakaldigimi… Iyisiyle kotusuyle, mutluluguyla huznuyle, ihtirasiyla bezginligiyle… Gecip gidiyor… Senin icin farkli olan birsey var mi… Sen farkli yasadin mi hayatini… Hayir… Sen de boyle yasadin… Ne yasayamadiklari yasadigimi; ne de yasadiklarimi silebildigimi gorebildim… Akip gidiyor zaman… Daha kolay olmaliydi bircok sey… Daha kolay…
Bu kez icimden cok fazla soz akmiyor… Bu sefer sessiz sedasiz kalsin istiyorum hersey… Bir sen bir ben bileyim istiyorum… Beraber oldugumuzda gozlerimizde kacamak bir bakis olursa; o an anlayalim birbirimizi istiyorum… Hersey sessiz olsun istiyorum… Hersey sakin olsun istiyorum… Kimse birsey bilmesin istiyorum… Sormasinlar istiyorum…
Birseye uzuldum ben, ama neye uzuldum bilmiyorum… Yuregimin derinlerinde birsey acitti beni… Bulmam gerek onu… Cikarmam gerek…
Simdi ne yapacagiz dersen; sen de biliyorsun ben de… Nasil geldiyse oyle gidecek… Sen bir yana ben bir yana… Degisen birsey olmayacak… Olmasi da gerekmiyor tabii; bu da ayri bir mevzu… Ama olsaydi… Keske de olsaydi…