Çarşamba, Ağustos 30, 2006

Tirilye/Zeytinbagi


Bu sefer bir haftasonu gezisinde degiliz… Gezimizin haftaicinde olmasini gectim, ustelik haftanin tam da ortasindayiz ! Carsamba gunundeyiz… Gunun anlam ve onemine yonelik programimiz belli... Tirilye’yi kesfe cikacagiz… Zafer bizimdir ! Basliyoruz !
Kuzeybati istikametinde ilerleyecegiz… Bursa-Izmir Yolu uzerinde yaklasik 1.km’de Mudanya’ya giden yola sapiyoruz… Yolu takip ederek yaklasik 30 km sonra Mudanya Ilcemize variyoruz… Kumyaka Koyunu gecmek uzere Karacabey yolu yonunde yine dumduz ilerleyerek yaklasik 10 km sonra Tirilye’ye variyoruz…



 

Tirilye eski nufusunun cogunlugu Rum olan bir deniz koyu… Osmanlilar tarafindan bolge fethedildikten sonra (yaklasik 1300lu yillarin ilk yarisi) zaman icinde, savaslardan sonra Rumlar yavas yavas bu topraklardan ayrilmislar ve Yunanistan’a goc etmisler… Kurtulus Savasindan sonrada bolgedeki nufuslari iyice azalmis…

Koyun adi nereden geliyor dersek bircok belde de oldugu burada da birkac rivayet var… Bir tanesi deniz koyu olmasi ile ilgili… Barbunya baligi; Helence’de “trigleia” olarak ifade ediliyormus… Bolgede de balikcilik ve barbunya baligi yaygin oldugu icin bu ismi almis… Bir diger rivayet tarihi dokusu ile ilgili… Bursanin bir baska eski Rum yerlesim beldesi olan Iznik’ten aforoz edilip buraya gelen Aya Yonni, Aya Yorgi ve Aya Sorti isimli 3 papaz oldugu ve Rumca 3 papaz anlamina gelen isimden turedigi yonunde… Yani papazlar papaz olmuslar konsulle fikri ayriligina dustukleri icin ! Ehhehehhh :):):) Espri yetenegimizi sonuna kadar kullaniyoruz, dibine kadar! ne cikarsa artik bahtiniza; bazen iyi bazen kotu :) Tri (uc) + Ilya (papaz) = Tirilya !

1963 senesinden beri de yeni ismi olan Zeytinbagi ismi kullaniliyor… Bu ismin secilmesindeki etken de zeytin agaclarindan kaynaklaniyor. Bolgede ciddi bir zeytincilik faaliyeti sozkonusu… Hatta oyle ki; dunyaca unlu Tirilye Zeytin cesidi bu bolgede yetisiyor. Zeytinlerin oldukca rahat yetistirildigi ve faaliyetlerinden yuksek verim alinan Akdeniz kiyilarinda bu zeytin cesidi ne yazik ki yetistirelememis, bu bolgeye has kalmis. Unlu Tirilye Zeytini; ufacik bir zeytin… Cekirdegi de minicik… Ust kismi dumduz degil; kiris kiris… Cekirdek ve zeytinin etli kismi birbirinden kolaylik ayriliyor ve yerken hic zorluk yasamiyorsunuz. Tadi da mukemmel ! Tabii zeytincilik faaliyetleri arasinda zeytin yagi uretimi de var. Zeytinbaginin bir baska ayagida sarapcilik ! Evet, yanlis duymadiniz ! Bolgede cok eskilerden kalma bir gelenek halince saraplar uretiliyor… Bakus Sarap’ta bircok sarabin tadina bakabilirsiniz o sicacik atmosferiyle…


Koyluler oldukca icten… Oldum olasi balikci koylerini dag koylerinden daha cok sevmisimdir… Nedense bana bu tur yerlerin halki daha farkli geliyor… Belki bu benim cevreyi gezerken gordugum ve gordugum andan itibaren gozumun hep takildigi mavi sudan da kaynaklaniyor olabilir. Koy kahvelerimiz yine vardi… Artik unuttugumuz ufak bakkallar… Seyyar saticilar… Sokakta birbirlerini kovalayan cocuklar… Bisiklet kullanan gencler…
 
 
Sokaklardaki evler muhtesem ! Sehir hayatinda o kadar cok ozluyor ki insan bu tur evleri… Bazen dusunuyorum, istiyorum… Boyle bir ev… Yorgunluktan kacip kurtulmak icin… Illa ki fiziki bir yorgunluk degil… Dinlenmek icin… Yenilenmek icin… Fazla hizli giden hayati kisa bir sureligine de olsa slow motion modda takip edebilmek icin…
 
 
 
Arnavut kaldirimli sokaklar… Kerpic evler… Cumbali… Renkli boyali… Kutu kutu pencereler… Cogu da tarihi ev… Zaten bolgedeki bircok ev tarihi miras olarak koruma altina alinmis ve restorasyonlari yapilmis… Koylulerde kendi evlerini orijinal ruhlariyla koruyorlar…
 

Kucukken cok kucukken, cocukken gitmistim… O zaman aldigim hazzi hala hatirliyorum… Koy evinde yedigim yumurtali ev eristesini, bindigim bisikleti, yaptigim yuruyusu, meydandaki agaci… Bu gezi tam da gunun anlam ve onemine uygundur. Zafer! Kendi zaferlerimiz!
 
Kasabada her iki kultur icin de tarihi yapilar mevcut… Manastir, kilise, eski kilise yeni cami, hamam, mektep…
Sokaklarda yurudukten sonra… Tarihi yapilari gezdikten sonra… Sira kiyiya inmeye geliyor… Cok uzun bir sahil bandi yok… Belki de boyle olmasi da guzel… Sadece kendine ait oluyor kasaba bu haliyle… Kiyidaki balikci restoranlarinda balik keyfi yapabilirsiniz…
Bizim duragimiz meshur “SekerEv”di… Meydandan deniz kiyisina dogru saga donup kiyiya sorgu ilerliyorsunuz ve sol taraftaki ikinci restoran… Leyla Hanim ve Hakki Bey; emekli olduktan sonra kiyidaki diger 1-2 yer gibi suan restoran olarak kullanilan uc katli eski bir evi restore ettiriyorlar… Uzun yillar sonrasinda da bu keyifli “sekerev” olusuyor…
Emeklilik icin ne de rahatlatici ve yasami yudumlayici bir sey bu ! Deniz karsinizda… Balik yaninizda… Zeytinyagi sofranizda… Ve siz kendi evinizde, kendi mutfaginizda bircok dost agirliyorsunuz !

Leyla Hanim emeklilikten sonra hizmet isini hic de oyle hafife almamis; ilgili kurslara, egitimlere katilmis… Belgelerini almis… Yemek sirasinda bize hizmet eden calisanlarini bile kendilerini yetistiriyorlar… Hakki Bey baliklarini icecek dolaplarinda ozel olarak sakliyor… Cunku bu dolaplarin sifirin altina sogutmadigini soyluyor… Boylece balik asla! donmuyor… Ve en fazla 2 gun bu dolaplarda tutuluyor… Salatalar taze taze yapiliyor… Hic bir yesillik onceden kesilip hazirlanmiyor… Karidesin sosu, kalamarin sosu taze taze ve porsiyonluk hazirlaniyor… Hani onceden bolca hazirlanmis soslar kullanilmiyor… Cunku miktar degisince kivam degisiyor ve Leyla Hanim bu konuda cok titiz !

Soframiz unlu Tirilye Zeytini ve zeytin yagi ile aciliyor… Kekik ve kirmizi pul biberle tatlandirip size ozel citir citir ekmekleri sosuna banip zeytinleri yiyiyorsunuz… Bu arada hemen ozel hazirlanmis kocaman bir salata tabaginiz geliyor… Yaninda 1-2 soguk meze… Hersedeki patlicanlarin rengine bakarak ic geciriyorsunuz… Karidesiniz ve kalamariniz esit zamanlarda geliyor… Ve Hakki Bey goz ucuyla sizi izliyor biter gibi olunca ozel hazirlanmis levreginizin masaniza gelmesini isteyecek cunku ! Hemen servisi yapan arkadas limonlu maydonuzlu sosuyla baliginizi sereflendiriyor ve siz hoooop bitiriyorsunuz !

Aldiginiz keyif bununla bitmiyor… Orta sekerli Turk kahvesi ikramiyla Leyla Hanim ve Hakki Bey masanizda sizinle sohbet ediyor… Yeni dunyaya gelen torunlarini, onu nasil kucaklarina aldiklarini, nasil yikadiklarini, bahcelerinde cicekleri, aldiklari turizm belgelerini… Paylasiyorlar sizinle…

Tirilye keyfiniz devam ediyor ! Son kez buyuk bardakta, ajda bardakta tavsan kani caylarinizi yudumlamadan denize karsi; donmek yok Bursa’ya ! Kiyidan meydana dogru cikip Karacabey tarafina yoneliyorsunuz ve tepede unlu ve tarihi Camli Kahve’ye ugruyorsunuz… Iste tum deniz, tum Tirilye ayaginizin altinda… Muazzam bir cay bahcesi… Ruzgarin size vurmasini engellemek icin cam panelleri var kiyidaki masalar icin… Kocaman bir agacin golgesi altindasiniz ! Ve yine son derece modern sarkilar ! Ingilizce sarkilar ! Ve hepsi de su klasiklerden ! Ister bahcede oturun ister biraz disarida sanki blok blok ozel yapilmis yesillikler icindeki banklarda !

Artik donmeyeliz… Aksam oluyor… Bu gidisle burada kalacagiz… Donuse geciyoruz :) Yavas yavas ilerliyoruz… En sag seritte… Denizi, gokyuzunu, dagi icimize cekiyoruz… Yol uzerinde aldigimiz meyvelerimizi yiye yiye donuyoruz… Aciyoruz radyomuzu ! Sarkilari bagira bagira soyleye soyleye donuyoruz… Zafer bizimdir !

Zafer Bizimdir !

Her zaman oldugu ve olmasini istedigimiz gibi bir cumleyle bitiriyoruz yazimizi; bir baska yerde bulusmak uzere!

Sevgilerimle.







Hiç yorum yok :

Yorum Gönder