Pazar, Temmuz 29, 2007

Barakli-Bogazova Mevkii

Barakli-Bogazova Mevkii


Orhaneli'nden yola devam ederek Keles yolunda ilerliyoruz. Bolgeyi seviyorum ama yollarini hayir! Hayir! Hayir! Hayir! Virajlarin sayisi ve dolambacligi artikca biran once aractan inmek istiyorum. Cunku bu yolda keyifli bir gunun mide bulantisiyla baslamasi yolu cekilmez hale getiriyor. Midem had safhada tum isyanlari oynuyor, elinden geleni ardina koymuyor! Efendi o; kole ben… Soz geciremiyorum! Son yarim saati gozlerim kapali, nane sekeri stoklarimi tuketerek, koltuga kivrilip yumularak gecirdim. Velhasil sozun ozu; virajlar siki bir arac tutmasi yasatiyor size eger bu tur dolambacli yollardan etkileniyorsaniz. Yok etkilenmiyorsaniz ne âlâ zaten… buyrun Keles’e!

Keles’in koylerinden bir olan Barakli Koyune geliyoruz. Cilek tarlalari ve kiraz agaclariyla pek bir meshur bu koy civarda! Nasiplenmek gerek bu guzelliklerden! Ama bunun icin mevsim basinda burada olmaliyiz :) Zira, biz biraz gec kaldik. Programimiz mevsim basiydi ama sehir yasantisinin getirdigi tempodan ertelene ertelene bu hafta buralara gelebildik.

Aractan inip koy merkezinde koy kahvehanesinde sabah sicacik caylari yudumlamak; midemle aramda olan guc dengesinde iplerin benim elime gecmesi icin yetti!

O kocaman cinarin altinda tahta sandalyelerde oturup agac golgesi esliginde yuksek rakimin verdigi temiz havayi solumak, cayin yaninda hafif bir sabah kahvaltisini yapmak, biraz da sohbet; viraj travmasini unutturdu.





Son bir gayretle az biraz daha yol alarak baslangicimiz olan Barakli Golu’ne vardik. Barakli Golu’nu referans alarak Bogazova Yaylasi’na dogru cilek tarlalari kiraz-visne agaclari arasindan yurumeye basladik. Tabi ki bu guzergah boyunca azicikta cilek gorebilseydik; harika olacakti!


Ama gorebildigimiz sadece biten cilekleri temsil eden artik vakt-i omru gecmis surgun yapraklariydi! Hahahahah!!! :):):) ):)

Visnelerden yana sansimiz cileklere nazaran daha iyiydi. Kiraz bulan zaten aramizda kraldi! Jestlerin en guzeli de agac dallari arasinda gizlenip kalmis o 3-5 kirazin usulunce ikram edilmesiydi. Kiraz ikram edilenin de degmegin keyfineydi! :):):)

Kisa bir orman ici patikada yurudukten sonra, genel yuruyusumuze toprak yoldan devam ettik.



Yol boyunca bir cok cesme oldugundan yazin kavurucu sicakliginda oldugumuzu daha az hissettik su stogumuz azalacak korkusu yasamadan…



Ustelik agaclarin yuksekliginin goz aliciliginin yanisira sagladigi serinlik de parkurmuzu kolaylastirdi.







Bol yesillikli, bol endemik bitkili, genis ova manzaralari, az egimli guzergahimizda varis yerimiz Bogazova Yaylasi, mola-yemek mevkimiz ise Kucuk Bogazova Mevkii. Yolu devam etsek yukariya dogru; Buyuk Bogazova Mevkii’ne ulasacagiz.


Buyuk Bogazova Mevkii, bir zamanlar Uludag icin yeni kayak pisti calismalarinin oldugu, daha sonra vaz gecildigi, olanin bitenin bitki ortusu-agac topluluguna oldugu bolge. Bugunku planimizda buraya cikis yok, asagida kalacagiz.


Ormanlik icinde yapilan dinlenme-yemek molasinin dayanilmaz goruntuleri, buyrun isteeeee! Keyif degil mi?! :)
Hmmmmmm... Tv yemek programi gibi walla:)


Ocagimizi hazirliyoruz....

Biraz da yag...


Malzemelerimizi tenceremizin icine atiyoruz...


E birazda karistiyoruz...


Hadi yiyin gari!!!
:):):)


Kiraz-visne agaclari arasinda yemek ziyafetinin de verdigi hazla donuse geciyoruz. Egim hafifte olsa; inisler hep daha hizli ve kolay oluyor…

Son olarak sabah baslayip aksami beraber ettigimiz gunu, koy merkezindeki alabalik tesisinde aksam yemegi yiyerek taclandiriyoruz. (balik fikri de; sabahtan beridir sicaktan ve yurumekten hafiften yorgun dusmus, sonunda bogazova mevkiine ulasmis, cesme basinda otururken acikmisligin verdigi bir coskuyla “bir tereyagi ki; off offff yarim saat oyle duruyor baligin ustunde, ban ban bitmiyor, ban ban bitmiyor, offf offf”, “Hele de ustune semaverde bir cay ki, offf offff” sozleriyle ortaya cikti. Daha oglenden herkes cantasindakileri unutup, donuste yiyecegi alabaligi dusunmeye basladi! Hahahahah!:) Sonuda herkes gec donmek pahasina da olsa yedi de aklinda kalmadi kimsenin!)

Arada kaybolan gunes gozlukleri, bileklere vuran sandaletler, gec kalinan dugun, recel icin toplanan sezonluk visneler, ve tum yasanmisliklarla birlikle aksami etmis olduk!

Yeniden birlikte olabilmek dilegiyle, sevgiler!


Pazartesi, Temmuz 09, 2007

Yorgun


Yoruldum, ucamiyorum artik.
Yoruldum.
Fazla soze ne hacet.
Yoruldum.
Otesi berisi yok.
Yoruldum.
Alt alta olan bu satirlari siir sanma.
Bu bir duz yazi.
Dumduz hem de.
Dupeduz yazdsm yoruldugumu.
Yoruldum.
Kendi kendime oyle birsey iste.
Gecer yakinda.


Cekmedigim dertler cile kalmadi… Feryatsiz gunduzum olmadi… Cekmedigim dertler cile kalmadi… Feryatsiz gunduzum olmadi… Aglamadik sokak kose kalmadi… Yalnizim dostlarim yalnizim yalniz… Aglamadik sokak kose kalmadi… Yalnizim dostlarim yalnizim yalniz… O eski halimden eser yok simdi… Izdirap icinde yorgunum simdi… O eski halimden eser yok simdi… Izdirap icinde yorgunum simdi… Tutun kollarimdan duserim simdi… Yalnizim dostlarim yalnizim yalniz… Tutun kollarimdan duserim simdi… Yalnizim dostlarim yalnizim yalniz… Neler gordum neler geldi basima…Duse kalka geldim ben bu yasima… Neler gordum neler geldi basima… Duse kalka geldim ben bu yasima… Tutup da kaldirin allah askina… Yalnizim dostlarim yalnizim yalniz… Tutup da kaldirin allah askina… Yalnizim dostlarim yalnizim yalniz…

Pazar, Temmuz 08, 2007

Guzelyali

Guzelyali

*** Madalyonun her zaman iki yuzu vardir;
Ancak sen her seferinde tek bir yuzunu gorursun!***
Emekli ettim kendimi bir sureligine yuruyuslerdenJ Emeklilik ne zor bir ismis yafu! Insan ozluyormus emeklilik oncesini. Bosuna demiyorlarmis; simdi ne yapicaz diye. Ama bu sicaklari atlatana kadar emekliligin keyfini cikarmak gerek. Hele hele genc yasta dedikleri emeklilik bu olsa gerek! JJJ

Bu Pazar da Pazardi hani! Hani akillarda kalsin istemem ama; tam Pazarlardan biriydi. Hani hani sade keyif yapilan Pazarlar vardir ya; iste tam Pazarlik!

Sabah kalkmisimmm… Kahvalti keyfimi yapmisim uzun uzunnn ara ara esen ruzgar esliginde gunesten kacmaya calisarak Bursa karsisinda… Gazetelerin Pazar ekleriyle gunu ortalamisimmm… Tum burc yorumlarini atlamadan pur dikkat okuyarak haftaya hazirlik yapmisimmm… Aklima takilmis ufacik bir mail gunlerdir; Eylul’deki Bozcada BagBozumu Festivali diye, cikmamis aklimdan gazete keyfi boyunca alip goturmus beni… Farkli olarak bir de ogleden sonra Uludag eteklerinde VakifBahce, ZeyniNine, Iskari mevkiilerinde bulunan kaynaklardan cikan celikli suda gercek bir hamam sefasi yapmisimmm… Dort dortluk keyif icin; sicak suyun keyfini HusnuGuzel’de gazoz keyfi ile surdurmusummm hisir hisir kestane agaclari altinda… Gazoz sefamiz bitmis; acikmisimmm; hava da sicak; aperatife yonelmisimmm; buzzz gibi kipkirmizi karpuz keyfi yapmisim eve donup televizyon karsisinda… Kedi gibi yumulup koltugun kivrimlari arasinda kaybolmusummm…

Gozlerim tammm kapanirken; Ey Turk Gencligi! deniz havasi almadan gunu bitirmeyelim demisss esen ruzgara kapilarak atmisiz kendimizi Burgaz’a. Burgaz; Bursa’nin Guzelyali ilcesinin bir koyu. Koy diye kanmayin; yalan! Sayfiye beldesi demek daha uygun. Hatta daha da uygunu; kisin bile nufusun bir kisminin burada yasamaya devam etmesi:) Guzelyalı, Bursa merkeze yaklasik 24 km, Mudanya ya ise yaklasik 5 km uzaklikta bir sayfiye yeri… Bu kadar rota yeterli!!! J

Midem benim benligimi gecmisss; kendi ozgurlugunu ilan etmis durumda.... Isyanlari oynamakta! Orta yolu bulmak gerek!
Tirilye/SekerEv’den sonra yeni bir adres bas gosterdi. Oklar Burgaz Liman’da yeni yeni hizmet vermeye baslayan ‘Nil’s Balikcisi’ na yoneldi.

Daha onceki
Tirilye yazimda ulasimdan bahsetmistim. Ayni istikamette varabiliriz Guzelyali’ya. Hem gecen seneden farkli; artik Guzelyali (Bursa) / Istanbul arasi hizli feribotumuz bile var! Hemi de 75 dakikaJJJ

Midemle ates-kes yapabilmek icin buyuk ve derin bir cam kase icinde karisik salatamiz soframiza hemen yerlesti. Salata icinde dalip gidip kaybolurken, patlican uzerine karides cizlama kendini gosterdi. Tam minik karidesleri catallarken; cupramiz ben burdayim diyerek masamiza hizli bir giris yapti!

Bir yanda; gunes yakiciligini mavi gokyuzune parlaklik olarak birakmis ama denizle oynasmasindan vazgecmemis, Bir yanda; ruzgar hafiften hafiften hem bizim aklimizi basimizdan almis hem de denizi havalandirmis, Bir yanda; titreyen denizin sesi… Bir yanda; teknelerin, ana direklerin, sudaki rengarenk akisleri…

Kirmizi sandalyelerin de goz alicigi da eklenince ustune! (zaten kirmizi olur da; cekici olmaz mi) dalip gidiyoruz; keyfimize keyif, omrumuze omur katiyoruz. mekan sahiplerinin ilgisi bizi daha da simartiyor. Hele hele; kendi denemeleri olan krep hamuru(sanirim) kaplamali kizartma muz + kakaolu dondurmali tatlisi isyanlari oynayan midemle aramizdaki sulari dindiriyor.

Uzerine bir de festival havasinda muzik ziyafetimi gecridik aklimizdan nedir; karsimiza dans gosterileri cikti farkli ulke temsilcilerinin. Gurcistan… Karadag… Yakutistan… Meksika… Bizden de 3-5 yore… hepsi bambas bir guzellikte. Gurcistanin hizli ayak oyunlari… Karadagin cilveli muzigi… Meksikanin kani kaynatan hareketliligi… En degisigi ise; Yakutistan! Tam bir Orta Asya! Belgesellerdeki gibi! Tamamen farkli ve tamamen bize oz!!!

Orta Asya’yi gormek, gezmek istiyorum. (baska yerlerde olabilir tabi, hahahJJJ ) Su gunlerin en populer konusu; ey cekim yasasi duy beni!!!

Sevgiler!


(Not: Gercekten emekli olmadim; sadece latife olsun diye soyluyorum. Yaz sicaginda ust uste trekkinglerden emekli ettim kendimi)

Salı, Temmuz 03, 2007

Buyuk Selale / Oylat

Buyuk Selale / Oylat
Yok yok! Ben anladim, benim bacaklarimda ve kollarimda kas yok. Ne kendimi yukari dogru cekebilecek guclu kollara sahibim ne de bastigim yerden bedenimi kaldiriacak guclu bacaklara. Baska turlu izahi olamaz bunun! Biliyorum biraz da ben de kabahat. Okulda beden egitimi dersini hic sevmezdim. Zoraki 45dk’yi doldurmaya, isinma hareketleri yapmaya beden salonuna giderdim. Hatta cogu zaman hastayim numarasi yapip dersi ekmeye calisirdim. Sevmiyordum. Aslindaaaa; dusundum de kabahat ben de degil, vazgectim :):):) beden dersleri cok sıkıcı. Gercek bir etkinlik pek yapilmiyor. Yoksa ruhumda varmis ki bir gidim spor sevgisi; atmisim kendimi yollara! Hahaha!!! Ama yeterli kas gucumun olmadigini, kondisyonumun dusuk oldugunu cevremdeki “dagcilar”dan cook rahat anladim :((( Hemen analitik dusunelim;) bu durumun iki cozum yolu var: ya fiziksel gucumu ve yuruyus deneyimimi zaman icinde kademeli olarak artirmak, ya da iyi yuruyusculeri de parkurda yavaslatmak!!! Nihahahha !!! (Bu sunun gibi oldu; hani rejim muhabettlerinde mantra niteliginde soylenen bir soz vardir “tanrim ya beni zayiflat; yada beni zayiftalamiyorsan arkadaslarimi sismanlat!”)

Oylat Magarasi’ndan anayola ciktik ve Buyuk Selale’ye dogru yola koyulduk. Ulasimi detayli olarak tekrar yazmiyorum. Magara icin yazmistim cunku. Once Oylat’in tarihcesini paylasalim... Klasik oldu bu girisler zira! Bizans imparatorlugu doneminde bolge hakimi Tekfur’un biricik kizi caresiz bir hastaliga yakalip yataklara duser. Aciz kalan bilgeler, izdirap ve acilar icinde durumu gittikce kotuye giden kiza hem sons bir sans vermek hem de goz onunden uzaklastirmak icin bu sularin bulundugu yere getirip “ol-yat” diyerek birakip giderler. Kaplica sulariyla hergun yikanan kiz, kisa bir surede eski sagligina kavusur ve babasinin sarayina geri doner. Umcize sular o gunden sonra sifa kaynagi olarak kullanilir ve dilden dile ol-yat olur oylat...

Yuruyuse Oylat’in ufacik meydaninin oldugu yerden orman icine girerek basladik. 2 yol var dendi! 1-Kolay parkur; 2-Zor parkur. Kendine guvenen baba yigit zoru, donanimi yeterli olmayan daha az yorulayim diyenler digerini sececeklerdi. Tabiiii biz ne yaptik?! (bundan sonraki tum cumlelerimi sadece kendim icin yaziyorum!) aslanlar gibi ortaya atlayip biz zoru seciyoruz dedik! Ne buyuk bir gururdu o an! Ayyy ayyyy! Biz neymisiz bee:) Once yatay sonra dikey cikip yaklasip 14-15 kmlik bir yuruyusle arkadan dolacaktik!
Isteee bu yani! hem zaten cantami da yeni almisim:) Ayakkabi desen tamam... Yurek desen; âlâsi bulunmaz! Kattik basa oncuyu; onde o, arkada biz... Basladik patir patir yurumeye:) 3 adim at... 5 adim at... Az yukari cik... Basamaklari tirman... Bacagini kocaman ac... Actigin gibi hemen diger basamaga at... Attigin gibi diger bacagin beri gelsin... Nefesini ayarla... Bir yerlere tutun... Hizlica bedenini yeni adimina ayarla... En bastan al hareketleri... 3 adim at... 5 adim at... Az yukari cik... Basamaklari tirman... Bacagini kocaman ac... Actigin gibi hemen diger basamaga at... Attigin gibi diger bacagin beri gelsin... Nefesini ayarla... Bir yerlere tutun... Hizlica bedenini yeni adimina ayarla... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... Ne oldu dersiniz?! Tahmin edilen oldu tabi!!! Bu kul; nefesini yetistiremedi bu hizli tempolu ve surekli yukselen parkura!!! Ustune ustuluk alt tarafi 36lt olan ve icinde pek matah da bir agirlik bulunmayan yeni cantasini bile tasiyamadi!!! Alpinist olacakmis benim guzelim; hahahah!!! Bu yolu bile alamadi!!! Bir de zor parkurdan gidelim; sinayalim kendimizi derken de pek bir cesaretliydi:):):) [bu kaddar ozelestiri ve aciklik olur;)] Imdadima yetisenler oldu ki sukur; ben de selaleye ulasabildim. Isi bilenler tarafindan nispeten agir bulunan sirt cantam hemen kendine uygun bir sirt buldu; ve yuruyusun zorlu kisimlari bitene kadar hep orada kaldi! Cok tesekkur ederim cantami tasidiginiz ve bana duzgun nefes almayi hatirlattiginiz icin!

Canta bana ne zaman ulasti derseniz; artik yokus asagi “kolay” parkurdan inise gectigimizde! (Not: her zamanki gibi analitik cozumlerim bu durum icin de mevcut: ne yapiyoruz boyle durumlar icin? Oncu es kaza sansiniza oldu da hizli yuruyen biri ise; hic artik dertlenme ve nefessiz kalma yok; ayaklarina agirlik bagliyoruz ve onu yavaslatiyoruzzzzzz...hehhehe...)

Neyse efendim; devam edelim konuyu dagitmadan! Zor parkur ve kolay parkur gruplari selelanin iki kiyisinda hemen hemen ayni zaman araliginda bulustu... O yorgunluk ve isinmisligin uzerine; selalenin sesi, etrafa yayilan soguk su zerrecikleri, akan su tum bitâpligi uzerimizden aldi goturdu! Kisa bir dinlenme... Cevreyi tanima... Etrafi kesfetme... Arkadaslarla goz goze gelme... Ulasilmenin vermis oldugu o kucuk hazzi karsilikli paylasma... Tepeden asagiya dusen suyu izleme... Akan suyu takip etme... Hemen botlari cikarip soguk dag suyundan yorulmus ayaklari nasiplendirme... Ayaklarin kendine gelisi... Dogayla butunlesme...

Dinlenmeden sonra ya zor parkurda yukariya tirmanmaya ve akabinde asagiya inmeye devam edecektik; ya da boyumun olcusunu aldigimizi kabul edip karsi kiyiya gecip kolay parkur grubuna katilacaktik! Ne yaptik? Ne yaptik! Tabiiii ki bekleneni!!! Hehhehe!!! Aldik elimize ayakkabilarimizi, bastigimizin tasa, oynakligina, ustunde film seklinde yosun tabakasinin olup olmadigina, kayip kaymayacagimizi tartarak karsiya gectik soguk sudan! (Su seviyesi yuksek degildi, cogu yerde bileklerimize, bazi yerlerde dizlerime ulasiyordu 3-5 mlik kisim)

Ohhhh!!! Ne rahatmis yafu! cesitli boyutlardaki taslarin ve agirlikli olarak agac yapraklariyla kaplanmis su kiyisini az yukardan takip eden bir rota ile Oylat’a indik!

Oylat meydan da bir sure dinlenip beldeyi kucuk capli gezdikten sonra yolumuz Mesruriye Koyu’nu gosterdi... Araclarimizla koy girisine kadar geldikten sonra koy meydanina yuruyerek ulastik. Biz ulastigimizda kalkinma kooperatifinin/koy kahvehanesinin bize ozel demledigi taze ve sicak caylar ve ikramlari olan kirazlar hazirdi! Hem kirazlar, hemde limonlu kek esliginde icinlen caylar gunun son demleriydi artik...

Donus evi gosterdiginde; keyifli bir gunu yine birlikte yasamis olmaktan dolayi mutluyduk!

Bir baska seferde birlikte yol alabilmek dilegiyle, sevgiler!



FOTOLAR YAKINDA!



---------------------------------------------------------------------------------------------
Not: Bugun gunlerden carsamba... Ve cok hastayim... Parmak uclarima kadar butun eklem yerlerim agriyor. Bunu niye mi yaziyorum. Hemen soyleyeyim canlar; Pazar gunu ben hasta olacakmisim ki ne cantami tasiyabildim ne de dogru durust yuruyebildim... Yaniii; bir daha gidersek oraya; ben yine zor parkuru sececegim:):):)

Pazar, Temmuz 01, 2007

ARAS GOZESI

ARAS GOZESI

Sabahimiz hizli basladi. Ben de ki sabah mahmurlugu mudur, Aras’in verdigi heyecan midir, Sadagi’nin akillarda kalisi midir, nedendir bilinmez; yanlis yol ile baslangic yaptik gune. Orhaneli yoluna saptik. Simdi, kabul etmek gerek. Ne demisler, yidigi oldur ama hakkini yeme diye; daha gozu acik olmaliydim; kabulumdur! Sabah hizli basladigimizdan daha hizli bir uyanis ile yanlis yola girdigimizi (tamam tamam, peki, daha acik yazacagim, yanlis yolu tarif ettigimi) fark edip hizlica grubun yol aldigi dogru guzergaha uctuk resmen! Ama ne yapayim, ben dagin diger sirtindan gidecektim:):):), karisikligimiz bu yuzden oldu. Dag Yolu’na ulasmamiz ile anlam veremedigimiz trafige yakalanmamiz bir oldu. Sabahin o saatinde; bir cok araba upuzun konvoylar seklinde daga cikiyordu. Biz daha ayilamamisken; arabalar coluk-cocuk dolu yola bas koymuslar. Neyse ki; uc otobusu azimle asmamizdan sonra dag yolunun keyfini surmeye hak kazandik! Artik karsilikli kayiplari oynadigimiz grubun aracini yakalamaliydik! Su cep telefonlari sagolsun:) Hemen tarife gecebiliriz artik:) Dag Yolunda, Milli Park Giselerine gelene kadar surekli ilerliyoruz. Giselere gelmeden once Keles yol ayrimi var; Bagli Koyu sapagi. Iste bu sapaktan saga giriyoruz. Bagli koyu Mesire Alanina ulastiktan sonra yolun karsi tarafindan ormanici patikaya girip gunumuze basliyoruzzzz!!!

Uludag sirtlarinda oldugumuz bitki dokusundan hemen hissedilebiliyor. Bayiliyorum bu Uludag’imin parkurlarina! Sehirici oldurucu sicaklardan burada eser yok. Bilakis; yaninizda yuruyus dahi olsa, uzun kollu birsey almadiysaniz soyle bir usumemeniz elde degil.



Topragimiz koyu kahve rengi ile hemen kendini belli ediyor.

Cam agaclarinin sikligi ve yuksekligi mavi gokyuzunu aralardan gormenize neden oluyor; gunesi saklayarak yakici sicaklardan sizi koruyor.

Biraz yagmur yagmis olsa; muthis toprak ve yesillik kokusunu duymak baska bir guzellik olacak; ama hava acik bugun.

Uzun bir duz patika yuruyusu yapiyoruz, yaklasik 2 saat boyunca.



Fazla yorucu degil, cunku donemeclerde sag tarafinizda yukseler buyuk kayaliklar, kayaliklardan fiskiran agaclar, sol tarafinizda yamactan asagiya uzanan bir baska yesillik, ara ara denk gelen meyve agaclari ve toplanan 3-5 kiraz duz bir yolda sizi fazla yormuyor, ve soluklanmak icin 5-10 dk neredeyse yeterli oluyor.

Yoldaki suprizlerimizden biri!:)

Kestane agaclari belirgin olcude cok, ve yere dokulen kozalaklar patika boyunca bir hali gibi serilmis durumdalar.

Ormanici patikamizin bizi goturdugu yer; Ketenlik Yaylasi. Ketenlik Yaylasina ulastigimizi; sol tarafimizda tahta citlerden anlayabiliriz Bu citleri gordukten sonra iceriye dogru ilerliyoruz. Biraz egimli bir arazide diz boyu yesilliklerin icinden duzluk alana cikiyoruz. iste ilk mola yerimiz! Yatabiliriz! patika her ne kadar bizi zorlamasa da; yeteri kadar ter attiriyor.


2 saat! dile kolay! Artik cam ve kestane agaclarinin korumasi altinda da degiliz.

Saatlerde ilerledi, gunes tepeden goz kirpiyor bize.


Yatmak, uzanmak, soluklanmak, sularimiza sarilmak, 3-5 biseyler atistirmak, sohbetimize hep beraber devam etmek ve gozeye cikis icin guc toplamak farz burada!


Yukari cikisimiz oldukca dik orman ici parkuru ardindan da kayac gecisleri olacagi icin; fazla cantalarimiz, esyalarimiz var ise bu yuklerimizden kurtulmamiz gerekli. Biz de oyle yapiyoruz; Cantalari esliyoruz, ve digerini birakiyoruz. Sandivicimizle acligimiz bastirip, su stogumuzu guclendirip yola koyuluyoruz.

Son zamanlarda bunu soylemeye basladim, yine soyluyorum. Ben yine nefessiz kaldim. Oldukca dik toprak zeminden yukariya cikiyoruz. Yer yer adimlarimizi genis atip, taslardan guc bularak bedenimizi atiyoruz ileriye.


Tempomuzu dusurmemeye gayret ederek zaman zaman daha az egimli cogu zamanda bizi zorlayan dik acili patikada yurumeye; yada treklemeye devam ediyoruz:):):)

Ben ortalara dogru bir agac kutugu yada bir buyuk tas gormeye durayim surekli 2ser dakikalik nefes molalari verdim. Ve yine cantam sirtimda degildi! Belki aklim surekli onde gidenlerdeydi; belki de onlara yetisicem diye boyle harap ediyorum kendimi:)



Velhasil; benim gibi nefes molalarini veren diger arkadaslarimi da gorunce; buradan azcik yorum yapabilirsiniz sizlerin de muhtemelen bizim gibi kan-ter icinde kalacaginizi:):):) Ama hemen devam edeyim; her nekadar yorulsaniz da; oyle bir guzelliklik ve bir sure sonra da su sesi esliginde yuruyorsunuz ki! hemen soluklanip devam etmek istiyorsunuz!

Bu yokusta neredeyse yolun ortasinda patika ayrimi var; sakin ola asagidaki patikaya gecis yapmayin, soldan yukari yurumeye devam edin. Orasi nereye gidiyor bilmiyorum, biraz gizem katayim olaya; saptiniz yanlislikla sag taraftaki patikaya degil benm feristahi gelse sizi kurtaramaz; hahahhaha! :):):)

Evvvet! Iste zorlugun guzelligine ulastik!!!

Hepimizin sehir icinde surekli gordugu, kirlenmesinden yakindigimiz, eski halini hatirlayip hayiflandigimiz, temizlenmesi icin el ele verip daha sonra ellerimizin birbirinden kaydigini gordugumuz, ha bir gayret yeniden temiz olacak dedigimiz, uzerinde balik tutmayi hayallerimizde sakladigimiz, sehrimizi akis yonunden oturu ciddi iki kisima ayiran, trafigi bile uzerinde kurdugumnuz koprulerle duzenlemeye calistigimiz su kaynagimiz Nilufer Cayi’nin dogdugu yere ulasiyoruz!!!.

Bitki ortumuz su andan itibaren tamamen degisiyor, toprak kendini irili ufakli taslara ve kaya bloklarina bakiyor.

Ormanici dik parkurdaki cam agaclarinin bitisenden yaklasik 500m yukaridaki Aras Gozesi; yaklasik olarak 1700mden can buluyor, 15mden dokuluyor.



Karsidan uludag’in meshur Kusakli Kaya’sini gormek; yureklerimize bir heyecan saliyor Aras Deresini takiben tas-kayalarin tepesinde gozenin baslangic noktasina goz dikiyoruz!



Taslarin hepsi de saglam tas olsa; ne de guzel olacak!!! Ama cogu tas oynak ve kayiyor.
O nedenle bastigimiz yeri saglam secip dikkatli yuklenmemiz gerekiyor bacaklarimiza.

Bir an icin tedirginlik icimizi kaplasa bile; Aras’a ulastigmizda; adrenalinin verdigi haz bizi buyuluyor!



Gunun hic bir saatinde hizimizi alamadigimiz gibi, yine hizimizi alamiyoruz ve cevresini de kesfediyoruz! Bu ne guzellik!

Suyun sicakligi yok denecek kadar az, buzzz gibi!!!

Donusler herzamanki gibi; daha bir acalesi ve daha bir bilindik oluyor. gozeden dere kiyisina inerken; nasil bir heyecanla taslarin uzerinden atladigimizi anliyor, bu sefer daha dikkatli iniyoruz. Ayni ozeni ve dikkati orman ici dik patikadan iniste de gosteriyoruz. Ve artik klasiklesmis yorumlari yapiyoruz “az once biz buradan mi ciktik yafu!”

Ketenlik Yaylasina geldigimiz ormanici parkuru bu sefer birakip, cevreden daha genis bir daire cizerek Sogukpinar Koyune dogru yoneliyoruz. Nerdeyse 6-7 km yuruyoruz. Bu sefer kisa olacaginiz sandigimiz! cok da umutlandigimiz! diger koy yolu; nasilllll uzun geldi anlatamam!

Bir ara acaba koy yok da; kandiriliyor muyuz; yada koy biz yaklastikca uzaklasiyor mu diye dusunmekten alamadik kendimizi...




Koy kahvesine ulasmamiz; cay icmemiz; neredeyse buhar olup ucacakti!!!

Amaaaa!!! Zafer bizimdir! surune surune ulastigimiz koy kahvesine kadar dut ve ahududu keyfi de bizimleydi!!!



Cay keyfimiz, hem de findikli-cikolatali kek esliginde!


Hayatin ve doganin engelli-tasli yollarini yeniden birlikte asindirabilmek dilegiyle, kocaman sevgiler!!!