Cumartesi, Ağustos 25, 2007

Uluabat Kus Cenneti

Uluabat Kuş Cenneti


Bu sefer değişik bir kahvaltı yerindeyiz. Merkeze biraz uzak. Bursa-İzmir Yolu üzerinde 50. kmdeyiz, Karacabey ilçesi sınırlarındayız. İzmir istikametinde karşı şeritte tarafında kalan Uluabat Gölü'nün (okumak için üstünü tıklayınız) yakınlarındayız. Önceki gezilerden bildiğimiz Gölyazı (okumak için üstünü tıklayınız) ve Eski Karağaç (okumak için üstünü tıklayınız) Köylerini geçiyoruz. Biraz daha ilerliyoruz. İzmir’e gidiş yönünde olduğumuz için karşı şeritte olan giriş tabelasını kaçırmamaya çalışıyoruz. Burası içinde tavus kuşu, keklik, sülün gibi yaklaşık 50 farklı çeşitte 700 adet kuşun yaşadığı Uluabat Kuş Cenneti (üzerine tıklayarak web sayfasına ulaşabilirsiniz) adında bir yer. (2013'teki benzer tam yeri tam zamanı yazısı için tıklayınız: Manyas Kuş Cenneti) 

     
Yer sahibi (Mustafa BİLGİÇ), 1974 yılında Karacabey'de 19 dönümlük bu arazine yerleşmiş, göçmen kuşlar için göç yolları üzerinde olan Uluabat Gölünde bu kuşların bilinçsiz avlanmalarının önüne geçmek için önce civardaki avcıları kovalamış kendi deyimiyle…
       
             
Zaman içinde kümesler, kafesler, piknik masaları, çim alanlar, ufak bahçeler yapmışlar. Bakmış pek önüne geçemiyor birer ikişer civardaki tarlaları alarak kendi alanını oluşturmuş. 30 yıl içinde de esi-çoluk çocuk-torun tombalak el birliğiyle bu tarlaları düzenleyerek kendi ufak alanlarını yaratmışlar ve buradan gecen kuşları korumaya almışlar.
                                         

Kuşların bakımları ile ilgili masrafları girişte alınan ücret ve çay servisinden karşılıyorlar. Yanınızda istediğiniz yiyeceğini serbest getirebiliyorsunuz. Masalardan birine geçiyorsunuz… Çay servisi geliyor size + kahvaltınızı yaparken etrafta gezinen sayısız tavus kuşunu besleyebiliyorsunuz.

                                                      




             
Eğer yok ben korkarım; rahatsız olurum derseniz; kuşların üzerine su atarak sizden uzaklaştırıyorlar. Ama bence korkmanıza hiç gerek yok, zira çayınızı yudumlarken etrafınızda dolanan beyaz veya renkli tavus kuşlarına bir parça simidinizden vermek kahvaltı keyfinize keyif katıyor.   

                          

Çayınızı yudumladıktan sonra, siz veya çocuğunuz salıncak keyfi yapabilirsiniz…

                                     
Bahçe içinde kuşlarla koşturabilirsiniz. Kümeslerde olan cins kuşları ve diğer türlere bakabilirsiniz…

                                       


                                       



Olsun diyebileceğim tek şey; cimlerin üzerinde gemi güvertesini anımsatan bez brandanın altında ahşap zeminle sınırlandırılmış pufuduk minderlerin olmasıydı… Nasıl keyfi olurdu hem de nasıl… Katmerli olurdu… Daha bir brunch havası ve ortamı olurdu, belki de isletme maliyeti değişirdi, çünkü hizmet gerekirdi… Bu haliyle de tadı çok güzeldi… Bir de krem rengi bez branda… yine krem rengi minderler… mmmmmmm…. Az buçuk rüzgar… tatil mi istiyorum yoksa beeeen!?


                                 

Sevgiler :)



Perşembe, Ağustos 02, 2007

Burasi Agora Meyhanesi







 

Kirlangic

 

Kirlangicin biri, bir adama asik olmus. Penceresinin onune konmus, butun cesaretini toplamis, rofleli tuylerini kabartmis, guzel durduguna ikna olduktan sonra... Kucuk sevimli gagasiyla cama vurmus. Tik...Tik... Tik.
Adam cama bakmis. Ama iceride kendi isleriyle ugrasiyormus. Bir mesgulmus, bir mesgulmus! Kimmis onu isinden alikoyan? Minik bir kirlangic!
Heyecanli kirlangic, telasini bastirmaya calisarak, deriiin bir nefes almis sirin gagasini acmis, sozcukler dokulmeye baslamis:
- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedeni'ni, nicin'ini sorma. Uzun zamandir seni izliyorum. Bugun cesaret buldum konusmaya. Lutfen pencereyi ac ve beni iceri al. Birlikte yasayalim.
Adam birden parlamis.
- Yok daha neler?
- Durduk yerde sen de nereden ciktin simdi? Olmaz, alamam! demis. Gerekcesi de pek sersemceymis:
- Sen bir kussun! Hic kus, insana asik olur mu? Kirlangic mahcup olmus. Basini onune egmis. Ama pes etmemis bir sure sonra tekrar pencereye gelmis, gulumseyerek bir kez daha sansini denemis.
 
- Adam, adam! Hadi ac artik su pencereni. Al beni iceri! Ben sana dost olurum. Hic canini sikmam.

 Adam kararli, adam israrli:
- Yok, yok ben seni iceri alamam demis. Biraz da kaba miymis, neymis, lafi kisa kesmis: - Isim gucum var, git basimdan!

Aradan bir zaman gecmis, kirlangic son kez adamin penceresine gelmis:
- Bak soguklar da basladi, usuyorum disarida. Ac su pencereyi al beni iceri. Yoksa, sicak yerlere goc etmek zorunda kalirim. Cunku ben ancak icakta yasarim. Pisman olmazsin, seni eglendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnizsin! Yalnizligini paylasirim demis. Bazilari, gercekleri duymayi sevmezmis.

Adam bu yalnizlik meselesine icerlemis. Pek bir sinirlenmis.
- Ben yalnizligimdan memnunum demis. Kustan onu rahat birakmasini istemis. Dupeduz kovmus. Kirlangic, son denemesinden de basarisizlikla cikinca, basini onune egmis, cekip gitmis. Yine aradan zaman gecmis. Adam, once dusunmus, sonra kendi kendine itiraf etmis: - Hay benim akilsiz basim demis.
- Ne kadar aptallik ettim! Beklenmedik bir anda karsima cikan bir dostluk firsatini teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Simdi boyle kos kos oturacagima, keyifli vakit gecirirdik birlikte. Pisman olmus olmasina ama is isten gecmis. Yine de kendi kendini rahatlatmayi ihmal etmemis:
- Sicaklar baslayinca, kirlangicim nasil olsa yine gelir. Ben de onu iceri alir, mutlu bir hayat surerim. Ve cok uzunca bir sure, sicaklarin gelmesini beklemis. Gozu yollardaymis. Yaz gelmis, baska kirlangiclar gelmis. Ama... Onunki hic gorunmemis! Yazin sonuna kadar penceresi acik beklemis ama bosuna. Kirlangic yokmus! Gelen baska kirlangiclara sormus ama goren olmamis.
Sonunda danismak ve bilgi almak icin bir bilge kisiye gitmis. Olanlari anlatmis. Bilge kisi gozlerini adama dikmis ve demis ki:
- Kirlangiclarin omru alti aydir... Hayatta bazi firsatlar vardir, sadece bir kez elinize gecer ve degerlendiremezseniz ucup gider.
Hayatta bazi insanlar vardir, sadece bir kez karsiniza cikar, degerini bilemezseniz kacip giderler. Ve asla geri gelmezler. Dikkatli olun...Farkinda olun...
Ve bir dusunun bakalim:
- Acaba siz bugune kadar pencerenizden kac kirlangic kovaladiniz?
 

Sarhos Olun!





alintidir...
 

SARHOS OLUN! Her zaman sarhos olmali. Her sey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarinizi ezen, sizi topraga dogru ceken Zaman'in korkunc agirligini duymamak icin, durmamacasina sarhos olmalisiniz.

Ama neyle? Sarapla, siirle, ya da erdemle, nasil isterseniz. Ama sarhos olun.

Ve bazi bazi, bir sarayin basamaklari, bir hendegin yesil otlari uzerinde, odanizin donuk yalnizligi icinde, sarhoslugunuz azalmis ya da busbutun gecmis bir durumda uyanirsaniz, sorun, yele, dalgaya, yildiza, kusa, saate sorun, her kacan seye, inleyen, yuvarlanan, sakiyan, konusan her seye sorun, "saat kac" deyin; yel, dalga, yildiz, kus, saat hemen verecektir karsiligini: "Sarhos olma saatidir. Zamanin inim inim inletilen koleleri olmamak icin sarhos olun durmamacasina! Sarapla, siirle, ya da erdemle, nasil isterseniz."

 
"Bir de rakı sisesinde balik olsam!!!"

Tanrim Konus Benimle

 
Adam fısıldadı :
" Tanrım konuş benimle. "
Ve bir kus cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.

Sonra adam bağırdı :
" Tanrım konuş benimle ! "
Ve gökyüzünde bir simsek çaktı.
Ama adam dinlemedi onu.

Adam etrafına bakindi ve
" Tanrım seni görmeme izin ver " dedi.
Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.

Ve adam bağırdı,
" Tanrım bana bir mucize göster ! "
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.

Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı,
" Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla ! "
Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü
Ve adama dokundu.

Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı….
Ve yürüyüp gitti."

Kızarkadas




Sicak nemli bir gunde evli genc bir kadin koltukta oturmus, ziyaretine gittisi annesiyle buzlu cay iciyordu. Hayat, evlilik, hayatin yukledisi sorumluluklar ve yetiskinlisin getirdisi yukumlulukler hakkinda konusurlarken, anne bardasindaki buzlari dusunceli bir sekilde birbirine tokusturdu ve donup kizina ciddi bir bakis atti.

"Kiz arkadaslarini unutma" diye tavsiyede bulundu, cay yapraklarini bardasin dibine dosru daldirarak "Yasin ilerledikce senin icin daha onemli olacaklar, kocani sevsen de, cocuklarini ne kadar cok sevsen de onemi yok, yine de kiz arkadaslarina ihtiyac duyacaksin. Onlarla su anda ve daha sonra bir yerlere gitmeyi ihmal etme, onlarla birseyler yap ve kiz arkadaslarini hatirla onlar sadece arkadaslarin desil, senin kardeslerin, kizlarin ve diser akrabalarin ayni zamanda. Diser kadinlara ihtiyac duyacaksin" dedi.

"Ne kadar komik bir osut" diye dusundu genc kadin. "Daha yeni evlenmedim mi ? Cift dunyasina yeni katilmadim mi? Artik ben evli kadinim. Tanri askina, yetiskin bir kadinim, kiz arkadaslarina ihtiyac duyan bir genc kiz desilim. Eminim ki kocama ve aileme hayatimi harcamak, ihtiyac duydusum tek sey olacak"

Ama annesini dinledi ; kiz arkadaslariyla iletisim kurmaya devam etti ve her gecen yil buna daha cok vakit ayirdi. Yillar gectikce , annesinin kendisine dediklerinin ne anlama geldisini , bildisini anladi Zaman ve kosullar desistikce ve kadin uzerindeki gizemini gostermeye basladikca, kiz arkadaslari, kendi hayatinin baslica dayanasi oldu.

Bu dunyada yillarca yasadiktan sonra iste ogredigim sey :
Zaman geciyor. Hayat akiyor. Mesafe ayiriyor. Cocuklar buyuyuyor. Ask buyuyor ve azaliyor. Kalpler kiriliyor. Kariyerler son buluyor. Isler geliyor ve gidiyor. Ebeveynler oluyor. Erkekler arayacaklarini soyleyip aramiyor.

Ama kiz arkadaslar hep oradalar, aranizda ne kadar zaman ve kac km oldusu onemli desil. Bir kiz arkadas, hicbir zaman ona ihtiyac duydusunuzdan daha uzak desildir. Yalnizlik vadisinde , yalniz ve kendiniz icin yurumeniz gerektisinde ,kiz arkadaslaniz vadinin kenarinda sizi alkislayarak, sizin icin dua ederek, sizi cekerek, vadinin sonunda kollarini acarak sizi bekliyor olacak.Bazen kurallari cisneyecek ve yaninda yuruyecek, ya da iceri gelecek ve seni disari tasiyacak. Benim kizim, kiz kardeslerim, annem, gorumcelerim, kayinvalidem, teyzelerim, yesenerim, kuzenlerim, butun diser ailem ve arkadaslarim hayatimi koruyor. Dunya onlar olmadan ayni olmazdi ve tabi bende.

Kadinlik denen bu maceraya basladisimiz zaman, onumuzde uzanan bu inanilmaz sevincler ve kederler hakkinda hicbir fikrimiz yoktu, birbirimize ne kadar ihtiyac duydusumuz hakkinda olmadisi gibi. Hergun hala birbirimize ihtiyac duyuyoruz.
***
Mukemmel bir hayat tarzinin kilit noktasi kiz arkadaslardir.
Dogru secim yap.
Arkadaslarin senin denizde tutundugun kopuk, zihinsel kurtaricilarin ve kisisel yonetim kurulundur. Onlar senin muttefiklerin ve suc ortaklarindir.
Onlar senin kiz takimin, seyahat ekibin ve tamami kizlardan olusan muzik grubundur.
Arkadaslarin kendi girdabindaki kizlarindir.
Yuruyus seklini, konusma seklini, dusunme seklini, ictigin ickiyi, tanidigin kisileri, paylastiklarini, nereden alisveris yaptigini ve sacina ne sekil verdigini etkilerler.
Gercek bir kiz arkadas sadece senin yaninda degildir, onlar senin icin iyidirler.
Tanri; kiz arkadasin kotosunden korusun!
***

Gozbebegim

 
Gozbebegi ; insanlarda yuvarlak, hayvanlarin cogunda ise dikine elips biciminde olan gozbebeginin capi, irise gelen isigin miktarina gore degisir. Karanlik ve uzaklik buyutur gozbebegini ; aydinlik ve yakinlik kucultur. Yani bu kararsiz cember, isik varsa kuculur, isik yoksa buyur. Yakina bakarken de kuculdugune gore, yakin olan aydinliktir. Uzagin payina karanlik duser. Zaten karanligi kimse yakininda gormek istemez.

Asik olunca da buyur gozbebegi; demek ki asik olunan hep uzaktadir. Aradaki mesafenin verdigi aciyi azaltmak icin, masuka "gozbebegim!" diye hitap edilir.

V For Vendetta

ask herseye ustun gelir !
Omnia Vincit Amor !


"Beneath this mask there is more than flesh. There is an idea, Mr. Creedy, and ideas are bulletproof."
"Remember! Remember the Fifth of November!"
“ .... it is just justice!”

 
Hic karsiniza bir beyazperde yorumcusu olarak cikacagimi dusunmeyiniz ! Oyle bir niyetim hic yok ! Bir film izledim… Bu filmi cok sevdim, o yuzden anlatmak istedim… Siz de gidin, gorun, izleyin, benim hissettiklerimi hissedin istedim…
 
Film; Ingiliz cizer David Lyod-Alan Moore'un 80'li yillara damgasini vuran unlu cizgi romani “V For Vendetta”nin beyazperde uyarlamasiymis. Bu uyarlamanin senaryosu Wachowski kardeslere aitmis. Kimdir bunlar derseniz bilmiyorum :D Genel kultur olsun diye yaziyorum. Hani olur da bi yerde bi sohbet cikar; oleee bakmayin etrafa diye yaziyorum… Ehhhehheh… Bu isimleri duydugunuzda basinizi bir anlamislik edasiyla “himmmm” diyerek sallayiniz diye yaziyorum… Ehehheh… Tamam tamam; ukalaligi biraktim kizmayin… Walla kimler bunlar bilmiyorum… Ben de simdi ogrendim… Filme gitmeden once arastirma falan yapmadim… Nerde entel-dantel ozen bende nerdeee :)) Saatler uydu; film de cok guzeldi… Izledim iste :)
 
Filmimizin yonetmeni James McTeigue.
Bu arkadas Matrix’in yardimci yonetmeni. Filmdeki basroldeki hatun Natalie Portman; Star Wars'ta Padmé Amidala rolündeydi. Bi de yuzunu hic goremedigimiz maskeli film kahramanimiz nam-i diger V ise Hugo Weaving; Matrix’te Ajan Smith ve Yuzuklerin Efendisi’nde Elrond rolündeydi. Haliyle baska oyuncularda vardi ama bosverin gitsin onlari :)) Bu kadar isim yeter…

Bu cizgi-roman yani filmin konusu nedir di mi?! Bunu bir konusalim di mi?! Film Ingiltere’de geciyor. Gunumuzde olan olaylari anlatmiyor, dikkatinizi cekerim!!! Kurgu olaylar var… Ileri ki bir donemi anlatiyor… Ama sakin uzay cagi falan sanmayin… hehe… O kadar degil yani:) Yakin gelecekteki baskici bir siyaseti ve bu siyasetin perde arkasini, gizli otoriteleri vb anlatiyor… Bu politikaya isim vermeyecegim… Cunku filmi anlatmaktaki amacim bu kisma vurgu yapmak degil ;)

Filmdeki bir cok mesaj cok sert bir sekilde dogrudan verilmis… Hani tokat gibi carpiyor insanin suratina o dusunceler… Zaman zaman insani tedirgen eden cumleler var… Ama film her yonuyle izlenmeye deger!

Film; gecmiste rejimin cazibesine ve iktidar gucune kapilan ve bu otoriteyi kendilerince kullanmak isteyen bir grup kisinin haklin cikarlarini arka plana atmasi ve bu yonde de ulkeyi yoneterek bir dizi gizli oyunlar oynayarak bu agirliklarini korumalarini anlatiyor. Gun geliyor devrân donuyor, biri cikiyor ve bu duzene meydan okuyor… Film bunun uzerine kurulu… Bunun carpici bir ornegi olarak; gizli yurutulen bir laboratuar calismasi anlatiliyor. Insanlar uzerinde bir virus deneniyor. Bu ugurda bircok insan oluyor. Ama iclerinden bir tanesi mutant olarak yasayabiliyor. Iste bu arkadasimiz; V’dir adi… Bu da 5 numarali hucrede kalmasindan geliyor… V; bu noktada bu duzene karsi cikiyor… Bu yalan-dolan ortami desifre edip kapali gozleri acmayi felsefe ve yasam anlami ediniyor kendine. Filmin konusu bu… Bu anlamda merak edenler olursa; gidip izleyebilirler… Ama ben bu noktada degilim… Ve sizleri hâyalkirikligina ugrattiysam; uzgunum…

Ben filmdeki AZIM ve ASK ile ilgileniyorum, tamam mi !!! Ehhehhh… Uyarsa walla… Ben de boyle :) Ben balik burcuyum… Bu kismi ilgimi cekti benim :)) Gerci yukaridaki bi suru paragraftan bunu diyebilecegimi belki de dusunmediniz, ama ne dedim ben , himmm?! Ne dedim; “amacim bu kisma vurgu yapmak degil” dedim di mi ben… ;)

V; laboratuarda virus denemesi yapilan bir kobay… Bir sekilde toplama kampina alinmis… Diger insanlarla birlikte uzerinde bir virus deniyor… Bircok insan oluyor, derin cukurlar kaziliyor… Bunlarin icene atiliyor onlarca insan… Ustlerine kirec doklup mezarlar kapatiliyor… Kurtulan yok… Ama V’de bir bagisiklik gelisiyor… Doktorlar cok mutlular bu durumdan… Ama sevincelri kursaklarinda kalio kus misali;) Cunku laboratuarda patlama oluyor… Buyuk bir yangin cikiyor… Ve booommm! Hicbirsey kalmiyor V haricinde… Cunku o yaniyor ama yasayabiliyor! Artik derisi yanmis, yuzu-gozu kalmamis bir mutant o… Bu nedenle entresan bir maske takiyor… Uzun siyah kut bir perugu ve sapkasi var… Uzun siyah pelerini var… Ve bu yuzden eldiven takiyor… Maskesini 400 yil once yasamis bir devrimcinin hikayesinden etkilendigi icin ve ayni zamanda da o devrimciyle bir sekidle yasanan cesitli olaylarin tarihleri uyustugu icin onun yuzunu sembolize eden o maskeyi takiyor.

Bir de basroldeki hatunumuz var; Evey… Evey de gecmiste bu tur olaylardan etkilendigi icin bir sekilde icinde bir kor var… Veeee tesedufler V ile Evey’i bir araya getiriyor… Bu noktada da beraber bir yola baskoyuyorlar…

Yanik bir mutant ve insan aski?! Nasil derseniz… Oluyor walla arkadaslar… :)) Ben bile V’yi izlerken perdeye baktim baktim durdum!

Evet simdi yazini en zevkli kismina geldik! Cunku ben simdi atip tutacagim sanki biliyormusum gibi… Gerci bilsem kendi hayatima uygulardim… Ama n’apcan iste :( Neyseee melankoliyi birakalim ve gecelim brokoliye; dermisim… eheheh… Kotu bir espri ama kasvetli bir cumleyi dagitti iste, ise yariyor yani ;)

Hatun o mutanta asik oluyor… Ama aski; fiziksel bir cekimden ibaret degil… Bizim V mutant; mutant olmasina da; ekrani dolduran bir fizigi de var adamin:) Ama bizim hatun o noktada degil… Cunku maske ve pelerin ve eldiven hic cikmiyor…

Nesini seviyor o halde? Zaten bilinmeyen sey bu degil mi? Bir bag var… Ama neden… Yada neye… Var iste… Iki tarafinda bilmesi yetiyor… Goz goze geldiklerinde anliyorlar ya… Yetiyor iste… Eee diyeceksiniz her bakis bakis midir diye, degil tabii.. Simdi cikintilik yapmanin sirasi degil !

V’nin guclu bir durusu var… Bir inanci var… Bir ideali var… Onun pesinden gidiyor… Ama bunu yakici-yikici yapmiyor… Ben demiyor sadece… Enteresan bir sekilde bu ideallerinin icine Evey’i aliyor… Icine aliyor derken sunu demek istedim; butunlesiyor hayati Evey ile…

Zaten hepimizin aslinda istedigi de bu degil mi… Hayati birlikte hissederek yasamak… O zaman oluyor zaten bir iliski, iliski olarak… Yoksa bunun disinda hoslanmissin hoslanmamissin, olup-bitmissin bitmemissin ne yaziyor… Gun geliyor herkes kendi yoluna gidiyor… Ve en kotusu de hicbirsey kalmayarak geride… Aslinda daha da kotusu var… Hicbirseyin kalmadigini bile bilememek… Kolay degil ya; gercek bir iliski… Her baba yigidin harci degil… Oyle onune her gelen ben seni seviyorum diyor ama e hadi bir bakalim dedigimizde; oyle baka kaliyoruz… Yok… Hicbirsey yok… O sevdigini saniyor… Yada o kadar gucsuz ki orada kaliyor… Her iki taraf icin soyluyorum bunlari… Herhangibir tarafa ozel yazmiyorum… Hic mi yasamadik hayatimizda buna benzer durumlari… Aci ama… Iste V bunu yapmiyor… Inaniyor… Ve bu inanci; Evey’i sarip sarmaliyor…

Ayrica filmi izlerken fark edeceksiniz… V; Evey uzerinde inanilmaz bir guven birakiyor… Evey; her durumda V’nin ne yapabilecegini hissediyor ve bu ona olan bagliligini artiyor… Korkmuyor… Mucadele etmekten korkmuyor… Kendi yasamini yasasa bile V’nin bir sekilde hayatinda ve onunda V’nin hayatinda oldugunu biliyor… Iyi-kotu durumlarda V’nin varligina inaniyor ve guveniyor… Insanin kendini gorunmeyen bir guven icinde hissetmesi… Farkli birsey guven… Huzur… O an onun yaninda kendini sorgusuz-sualsiz huzur icinde hissetmek… Yaninda olmasa bile o sicakligi hissetmek.. O varligi hissetmek… Ona guvenmek… Hepimiz kendimizi annemizin yaninda huzurlu hissederiz… Tamam; bircok zaman farkli huylarimiz bizi zor durumda birakir ama hep biliriz ki anlasamasak bile o bizimledir… Biz de onunla… Karsilik beklemeyiz… O da beklemez… Hic bir seyi sorgulamayiz… Hissederiz… Ve yasariz… Ondan guc buluruz… Gucumuzu artiririz… Zaten bir iliskide bu tur bir guven-huzur-rahatlik yoksa insanlar surekli tetikte oluyorlar… Ve cok yazik bu asiri endiseli ruh halinden dolayi o iliskiyi yasiyamiyorlar… Ne var yani? Ne var? Birlikte var olmanin hazini yasasan, keyfini cikarsan… Voltran voltran voltran desen! Ama nerde o bilinc…

V; Evey’e karsi zaman zaman otoriter olsa da oldukca sevkatli yaklasiyor… Iste burada biraz yanli olacagim…. Sevkat-ozen-ilgi iste anahtar! Herkes icin mi?! Sanmiyorum… Ama bence olmazsa olmaz… Ben yanindaki o insanin uzulmesine hele hele bosyere uzulmesine eften-puften garip garip huylardan dolayi uzulmesine yada mesafe konmasina nasil dayanilir, anlayamiyorum… Sevkat; o ozel ilgi… Hangi iliskiyi guzellestirmes ki… Hangi iliskiyi yasatmaz ki… Hangi iki insani derinden birbirine baglamaz ki…

Ince mevzular bunlar… Daha otesini berisi yazmayacagim... Asiyor beni… Offf:)... Yetti :S

Hadi simdi dogruuu sinemaya... Gidin bi de siz izleyin... Izleyinde konusalim hadi... Iyi seyirler…

Sevgilerimle.